16 Aralık 2007 Pazar

Gelecek Sayılarda..

Nüks ve Hüsran

Başka dünyanın ya da dünyaların mümkün olma ihtimalinden, bu dünyaların birlikte mümkün olmasına giden tartışmasında, Deleuze Leibniz’in monadlardan oluşan evren tasavvurundaki uyumu, tutarlığı başka tutarlıkların da söz konusu olabileceği bir olay felsefesi olarak sunar. Deleuze’ün olay felsefesine geçişinde, Leibniz’e sadık kaldığı ya da ihanet ettiği noktaların birbirinden ayırt edilememesi hem Deleuze’ün yazma pratiğine hem de genel anlamda bir ‘yazma’ pratiğine dair ipuçları sunuyor. Çünkü var olan dünyanın önceden belirlenmiş bir uyum içerisinde olduğunu düşünse bile Leibniz, tartışmasında kişi için özgürlüğü imkânsız değil, hatta gerekli kılmıştır. Deleuze bu özgürlük düşüncesini ele alırken bu özgürlüğün Leibniz’in ‘lanetli ruhlar’ diye nitelediği ruhlar pahasına ve hatta onlar sayesinde korunduğunu- bu ruhların da özgürlüğünü teslim ederek- ifade eder. Buradan tekrar yola çıkarak Deleuze, monadolojiden nomadolojiye uzanan düşünce patikasında Leibniz’in düşüncesi içerisinde var olan, bu düşüncenin paçasını -Leibniz’e rağmen- bırakmayan bir özgürlük üzerinden ilerler. Bu lanetli ruhların özgürlüklerini teslim etmek aslında bütün monadlara ilişkin bir sorgulamayı beraberinde getiriyor. Bir takım ruhların lanetlenmesi ile diğer monadlarin lanetlenmemişliği sorunsallaştırılıyor. Bir anlamda lanetlenmemişlik fikri Leibniz’de bir hüsran olarak karşımıza çıkıyor.

Biz de Deleuze’ün Leibniz de yakaladığı bu ‘nüks’ etme durumunu genişletmek, başka bağlamlarda da izini sürmek üzere yola çıkıyoruz. Çıkış noktamızı oluşturan bu ‘nüks ve hüsran’ fikrinin başka düşünce coğrafyalarında nasıl bir işlevsellik kazanabileceğini soruşturmak istiyoruz. Çünkü bütün sistematikleştirme, köken bulma ve kararlaştırma çabalarında, kaçındıkça geri gelen, üstünü örttükçe nükseden, metine musallat olan, metni hüsrana uğratan bir ‘lanet’ten bahsedilebilir ve bahsedilecek de.

Bu dosyaya katılımcı olmak için nuksvehusran(at)gmail.com adresinden bizimle irtibata geçin.

Burcu Yalım, Emre Koyuncu



MEDYA: Hangi, Nasıl, Niçin?

Medya’nın kuvvetler ayrılığı(!), takunyacılar çarşısı, postal(cılar) birliği demokrasisi içinde yine de toplumsal bir ‘güç olma’ potansiyeli taşıdığı biliniyor. Küresel savaş kombinasyonları, neoliberal politikalar, kıyımlar, yoksulluk, yolsuzluk, kimlik politikalarının genişlemesi, cinayetler, militarizmin demokrasi içinde meşruiyet arayışı ve güç kaybı, her daim tetikçimiz: milliyetçilik, sansür, ötekileştirme, internet ve beraberinde getirdikleri, üniversitelerin şirketleşmesi, muhalif hareketlerin mücadelelerindeki zaaflıklar gibi durumlar karşısında medyanın işlevini daha dikkatli değerlendirmeliyiz. Çünkü mesajın, bilginin, haberin doğru, zamanında ve insanları bilinçlendirecek şekilde iletilmesinde medyaya, aslî bir görev düşüyor. Manipülasyona dönük, hegemonik birçok süreç medyanın kanatları altında gerçekleşiyor.

Medya alanındaki karşı mücadelelere bakmanın ve varolmasını istediğimiz, alternatif, bağımsız, özgür medyanın ve onun mücadele etiğini sorgulamanın, toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinin önlenmesinin, minör okumalarla bahsettiğimiz ilişkiler ağının arkasında yatan nedenleri, nasılları didik didik ederek ifşa etmenin önemli açılımlar sağlayabileceğini düşünüyoruz. Kapitalizm, sermayedarlık, patronlar, yalan haberler deyip geçmenin bir mücadele biçimi olmadığı ve olamayacağı aşikâr. Tabii ki bölünmeler kadar ittifakları da aramak, bulmak gerekiyor. (Örneğin, 12 Eylül 1980 darbesiyle büyük ölçüde genel ‘örgütlülük’ paradigmasının çökertilmesi sonrasında bugün nasıl bir örgütlülük inşa edilmeli?)

Tüm bu sorulara, sorunlara ve özelinde medya çalışmalarına herhangi bir okuma-yazma uğraşından ilgiliyseniz, gazete, televizyon, radyo, internet, dergiler üzerinden eleştirel okumalara açıksanız, önerileriniz, eleştirileriniz varsa bu dosyaya katılımcı olmak için sizomelankolye(at)gmail.com adresinden bizimle irtibata geçebilirsiniz.

Eren Barış

0 yorum:

tesmeralsekdiz

Arama